26 Saat " Labirent "
- SEVGİ İPEK
- 13 Eki 2021
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 14 Eki 2021
26 Saat " Labirent " lansman konuşması;
Öncelikle, bugün buraya gelip beni yalnız bırakmayan tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.
Bugün burada toplanma amacımız yeni kitabımın tanıtımı olsa da uzun bir aradan sonra sevdiğim insanları bir arada görmek beni çok mutlu etti. Malum son iki yıldır yaşamakta olduğumuz pandemi insan ilişkilerini ve sosyal ortamları ciddi anlamda olumsuz etkiledi.
Şimdi biraz kitabın türü ve amacı ile ilgili konuşmak istiyorum arkadaşlar. Bu kitap “ Hayal etmek salt özgürlüktür “ mottosu ile yayınladığım ilk kitabım 26 Saat’in devamı. İlk kitaptan hatırlanacağı gibi bu kitabım da tür olarak bilim kurgu ve fantastik. Peki neden bilim kurgu ve fantastik türleri tercih ediyorum?
İşin fantastik yani hayal kısmını çok önemsiyorum. Ne yazık ki doğduğumuz toplumun baskıcı tavırları, örf adetleri hayallerde bile peşimizi bırakmamakta. Hayallerimiz bile demir parmaklıklar ardında. Sınırlı ve sığ… Bundan yüzlerce yıl önce yaşamış hayal dünyası kalıplı bir insana görüntülü konuşulacağını, elektriği veya interneti söyleseydiniz sizi yargılayıp asabilirlerdi ya da deli olduğunuzu düşünüp tımarhaneye atarlardı. Peki ya daha Dünya düz mü değil mi diye tartışılırken biri çıkıp da Ay’a yolculuktan bahsetseydi? Sonuç yine alay veya haksız yargı olurdu değil mi? Julse Verne Ay’a Seyahat kitabını 1865 yılında yazdı ama Ay’a ilk yolculuk 1969 yılında yapıldı. Arada bir asır var. Her teknolojik hamlenin kaynağı; bir zamanlar kurulmuş hayallerdir arkadaşlar.
Peki işin bilim kurgu kısmını neden önemsiyorum?
Öncelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiş olduğu şu sözleri hatırlatmak istiyorum ;
“ Dünyada her şey için, uygarlık için, yaşam için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fen haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir.” ”Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” Çağdaş Türkiye Cumhuriyet’inin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözlerini kendime misyon edinmiş bir insanım. Bu yüzden yazılarımda bilim kurgu teması sık sık olacaktır. Hayalimdeki toplum inşasını ben de tamamen bilim ve ilim ışığında yapmak istiyorum.
Asıl hedefim olan konuya gelecek olursam;
Basın ve yayın organlarının, bir halkı iyi veya kötü yönde etkilemenin en önemli yollarından biri olduğunu düşünmekteyim. Yani bir halk sürekli neyi izler neyi okursa ona dönüşür. Bu konuyu daha açık bir örnek ile açıklamak istiyorum.
Uzun zamandır son dönemlerde çıkan Güney Kore dizilerine merak sardım. -The Holo Love ( Konusu birebir insana benzeyen bir hologram asistan ) -Melting Me Softly ( Konusu yıllar sonra uyandırılmak için dondurulan insanlar ) -Love Alarm ( Konusu bir telefon uygulamasının insan duygularına neler yapabileceği ) -The King: Eternal Monarch ( Konusu Paralel Evrenler )
Kore dizilerini takip ettiğinizde bu ve benzeri bir çok bilimkurgu – fantastik ögeli yayınlara rastlayabilirsiniz. Şimdi Kore dizilerinin topluma yansımasını inceleyelim arkadaşlar. Güney Kore OECD verilerine göre 2018’de Ar-Ge harcamalarına en fazla pay ayıran (%4,6), 600 milyar dolar ile Dünya'nın en fazla ihracat yapan 5. ülkesi oluyor. İşsizlik %4 lerde. KIA, Samsung, LG gibi baya popüler teknolojik ürünleri ile kıtalar arası ihraçlar yapabiliyor. Unutmayalım ki bu ülke bağımsızlığını daha 1945 yılında aldı. Kısa sürede yaralarını sarmış ve Dünya teknoloji rekabetinde hatırı sayılır bir yer kapmıştır.
Şimdi bizim dizilere bakalım. Elti terörü, görümce terörü, kayınvalide terörü, kadına şiddet, çocuğa şiddet, mafya oyunları... Şimdi bizim dizilerin topluma yansımasına bakalım! Mı? Yok yok bakmayalım arkadaşlar. Çünkü durum ne yazık ki içler acısı!
Bu yüzden toplum olarak değişime başlamanın ilk adımının dizi ve film sektörü olduğunu düşünmekteyim hatta düşünmenin de ötesinde buna inancım tam. Eğer dijital çağa ayak uyduramazsak ilerde dijital toplum efendilerinin köleleri oluruz! Belki de olmuşuzdur.
Bilimkurgu ve fantastik kitaplar yazıp, onların filmlerinin yapılması için sarf ettiğim emeği ütopik veya fazla ideolojik bulabilirsiniz. Belki de 80 yaşına geldiğimde hala kitap yazıyor ama istediğim filmlerin yapılmadığına, toplumun istediğim gibi bir duyarlılığa ulaşamadığına şahit olacağım. Olsun. Kendi doğrularım, kendi bakış açım ile iyi anlamda insanlığı geliştirmek ve değiştirmek için bir şeyler denedim diyeceğim. En azından denedim. Ve bunun bana verdiği gönül rahatlığı ve bıraktığım eserler ile Dünya ile vedalaşacağım 😊
Tekrardan belki de tek tatil gününüz olan Pazar günü buraya kadar gelip beni dinlediğiniz ve yanımda olduğunuz için çok ama çok teşekkür ediyorum.











Comments